2 Haziran 2015 Salı

Kronik Yorgunlar / Hurriyet IK'da benim de ufak bir katkımın olduğu çalışanlara dair önemli bir yazı

Son yıllarda çalışanların büyük bir kısmı yorgunluktan şikayetçi. Yorgunluk, kişinin iş ve özel yaşamında verimini, yaşam kalitesini düşürüyor, ayrıca iş kazalarına zemin hazırlıyor. Çalışma hayatındaki yorgunluğun temelinde stres, kaygı, ağır iş yükü, uzun çalışma saatleri yatıyor. İşyerlerinin ve bireylerin alacağı önlemlerle yorgunluğu yönetmek mümkün.

Herkesin zaman zaman yorgunluk yaşaması normal, ama yorgunluk süreklilik arz ettiğinde, kişinin özel ve iş hayatını olumsuz yönde etkilediğinde tehlike yaratıyor. Hepimizin yaşadığı ama çok da üzerinde durmadığı yorgunluk, hem iş hayatında verimliliği azaltıyor, iş kazalarına sebep oluyor hem de kişinin özel hayat kalitesini düşürüyor.

Kronik yorgunluk, ciddi organik bir bulgu veya önemli bir psikiyatrik hastalık olmadan en az altı ay süren, dinlenmekle düzelemeyen, kas ve baş ağrıları, uyku problemleri, dikkat problemleri gibi belirtilerle ortaya çıkan bir tür hastalık olarak tanımlanıyor.

Çalışanlardaki bu yorgunluk ve bitkinlik halinin işyerlerinde birçok olumsuz etki bırakabildiğini söyleyen örgüt psikoloğu Sibel Karamaraş, en sık rastlanan etkilerin konsantrasyon eksikliği, hata yapma oranında artış, performans düşüklüğü ve zayıf iletişim olduğunu söylüyor.

Yorgunluğu da yönetmek mümkün. Kişinin kendi yorgunluğu hakkında farkındalık sahibi olması, bunu azaltması ya da ortadan kaldırması için neler yapması gerektiğini bilmesi ve uygulayabilmesi ‘yorgunluk yönetimi’ olarak tanımlanabilir. 

Stres ve iş yükü birinci sırada
İş psikoloğu Nazım Serin, yorgunluğun, geniş bir tıbbi ve ruhsal hastalık yelpazesinin belirtilerinden biri olması nedeniyle toplumda yaygın bir problem olduğunu söylüyor: “Çalışma hayatında da yaygın olan yorgunluğun temelinde çalışanların yaşadıkları stres, kaygıya bağlı problemler gibi psikolojik nedenlerin yanı sıra ağır iş yükü, uzun çalışma saatleri, fazla seyahat ederek çalışma, yüksek sorumluluk altında olma gibi faktörler yer alıyor. Yorgunluğa yol açan tüm sebepler arasında psikolojik faktörlerin ağırlığı daha fazla. Bireylerde yorgunluğu ortaya çıkaran iş ve iş dışı çok sayıda sebep var. Uyku bozukluğu, beslenme yetersizliği, viral hastalıklar, tiroid hastalıkları, solunum sistemi hastalıkları, çeşitli ilaçlar, kanser, ruhsal travma, depresyon, stres, aşırı fiziksel aktivite gibi nedenler ilk akla gelenlerdir.” 

İş kazalarına neden oluyor
Yorgunluk, kişinin gerek iş, gerek iş dışı yaşamında (aile, sosyal ilişki alanı) verimini düşüren, yaptıklarından zevk almasını engelleyen ciddi bir sorun. Enerji kaybı, reflekslerinin yavaşlaması, muhakeme becerisinin yavaşlaması, odaklanmada zorlanma, uyuşukluk, eklem ve kas ağrıları gibi yorgunluğa bağlı çeşitli belirtiler kişinin yaşam kalitesini aşağı çekiyor. 

Ayrıca yorgunluk, iş yaşamında kazalara ve hatalara zemin oluşturuyor. Serin, özellikle şoförlerde, pilotlarda, makine başında çalışan işçilerde ve tehlike derecesi yüksek işlerde yorgunluğun iyi yönetilmesi hayati önem arz ettiğini söyleyerek, “İş yaşamında yorgunluğu yönetmek; yorgunluğu yaşayanlar, diğer çalışanlar ve müşteriler açısından can, mal, zaman ve enerji bakımından olumsuz sonuçlar doğmaması için gereklidir. Ayrıca yorgunluk, iş hedeflerinin tutturulamamasına, üretim ve hizmet kalitesinde düşmelere ve hatalara, motivasyon kaybına, iş süreçlerinin yavaşlamasına ve aksamasına yol açabilir. Dolayısıyla, giderek iletişim ve çatışma problemlerini besleyebilecek, bu nedenle de önlemi alınması gereken bir olgudur” diyor. 

Çalışan anneler daha çok dile getiriyor
Çalışan destek hizmetleri veren Avita’yı arayan danışanlar, dolaylı yoldan yorgunluktan şikayetçi oluyorlar.  İşyerlerindeki ve özel hayattaki sorumlulukların fazla gelmesi, ilişki-evlilik sorunları, iş ve özel yaşamdaki rollerden gelen sorumlulukların yönetilmesi gibi durumların yarattığı stresin sonuçları arasında yorgunluktan bahsediyorlar. Psikologların verdikleri bilgiye göre, en çok da evli ve çocuklu kadın çalışanlardan geliyor bu şikayetler. Uzman klinik psikolog Melis Kısmet, şunları söylüyor: “Özellikle iş stresi ve tükenmişlik, depresif belirtiler, iş-özel yasam dengeleme problemlerinin içerisinde halsizlik, yorgunluk kavramlarını sıklıkla duyuyoruz. ‘Hiç bir şey yapacak ve düşünecek halim yok’, ‘ne kadar uyusam da dinç kalkamıyorum’, ‘kafamda sürekli yapacak bir şeyler var ve bunları yapmaya enerjim yok’, ‘akşamları kendimi işten sonra hemen yatağa atıyorum ama ertesi gün yine yorgun hissediyorum’ gibi cümleler sık duyduklarımız arasında. Çalışanlar bedensel yorgunlukla daha rahat baş edebilirken başarısızlık, çaresizlik, üzüntü gibi duygulanımların tetiklediği yorgunluk hissini yönetmek konusunda zorlanıyorlar.”

Şirketler nasıl tedbirler alabilir?
Öncelikle yorgunluğun temel sebebi araştırılmalı ve ona göre adım atılmalı. Yetersiz ve kalitesiz uykuyla birlikte obezite, kalp hastalıkları ve depresyon gibi birçok rahatsızlık dahi yorgunluk sebebi olabilir ve bunların hepsinden dolayı şirket içi performans ve verimlilik de düşeceği için ciddi risk unsurları olarak görülebilir. Sibel Karamaraş, bunun önüne geçmenin yolunun işe alımdan sonra yapılan sağlıktaramalarında farklı formlar kullanılması olduğunu söylüyor ve alınabilecek diğer önlemleri şöyle sıralıyor:

- Genel sağlıklı yaşam davranışları ile alakalı farkındalık yaratmak adına şirket içi aktiviteler yapılmalı.
- Risk analizi yapılması ve ilgili eğitimler düzenlenmeli.
- Fazla mesai yapmayı gerektiren görev tanımları üzerinde çalışılmalı, vardiya programları analiz edilmeli
- Sağlıklı beslenmeyi destekleyen yiyecek ve egzersiz imkanları sunulmalı
- Çalışanların mola vermeleri teşvik edilmeli
- Wellness programları uygulanmalı
-  Tıbbi ve psikolojik desteklerle uyku ve diğer problemler değerlendirilmeli.

Bireysel olarak alınabilecek tedbirler
İş psikoloğu Nazım Serin, yorgunluğu önlemede veya azaltmada etkili olabilecek bazı hususları sıralıyor:

- Yetişkinler için günde 7 – 8  saatlik düzenli bir uyku önemli.
- Akşamları veya yatmadan önce yorucu aktivitelerden kaçınılmalı.
- Karanlık ve havalandırılmış bir ortamda uyulmalı. 
- Yatak ve yastık ergonomisi kişiye uygun olmalı.
- Düzenli egzersiz yapılmalı.
- Mümkünse gündüzleri bol ışıklı ortamda bulunulmalı.
- Akşamları günün yorgunluğunu atmak açısından ılık duş alınmalı.
- Akşamları fazla çay, kahve, sigara, alkol, yemekten kaçınılmalı.
- Kaygılı, karamsar, kolay sinirlenen yapıda olan kişilerin terapi desteği almasında yarar var.
- Medi-tasyon ve gevşeme teknikleri öğrenmek yarar sağlar. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder